31 Ekim 2013 Perşembe

ATATÜRK'ÜN CUMHURİYETE DAİR ÖZLÜ SÖZLERİ

Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet Tarihinden Özel Görüntüler                                 
" Benim Naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidâr kalacaktır."

" Ey yükselen yeni nesil İstikbal sizsiniz.Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz."

" Biz doğrudan doğruya millet severiz ve Türk milliyetçisiyiz.Cumhuriyetimizin dayanağı, Türk topluluğudur"

" Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve Meşru olmak şartıyla, her fikre hürmet ederiz. Her kanaat
   bizce muhteremdir."

" Türk milletinin karakterine ve âdetlerine en uygun olan idare CUMHURİYET idaresidir."

" Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir."

" Cumhuriyet, yüksek ahlâki değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir."

"Cumhuriyet; fikren, ilmen ve bedenen kuvvetli ve yüksek muhafızlar ister."



ÇATALHÖYÜK NERESİDİR TARİHİ ÖNEMİ

  Konya ilinin 52 km güneydoğusunda bulunan Çatalhöyük yalnız Anadolu'nun değil Batı Asya'nın da Cilalı Taş Devri'ndeki (Neolitik Çağ) en büyük yerleşme yeridir. Çarşamba    Nehrinin kollarının suladığı verimli bir ovada yer lan Çatalhöyük'ün ilginç mimarisi, kazılarda elde edilen küçük buluntular ve duvar resimleri yardımıyla Cilalı Taş Devri'nin yaşam ve inanış biçimleri konusunda önemli bilgiler elde edilmiştir.
              İngiliz James Mellaart tarafından bulunup araştırılan Doğu Çatalhöyük'te yapılan kazılarda 14 yapı katı saptanmıştır. İÖ 6800-5700 yıllarına tarihlenen Cilalı Taş Devri Çatalhöyük kültürü Konya Ovası'na egemen olmuştur. İÖ 5700'den sonra Çatalhöyük terk edilmiş ve burada bir başka yerleşme kurulmamıştır. Bakır Çağı'nda (Kalkolitik Çağ) Çatalhöyük'ün batısında kurulan yerleşme yerine Batı Çatalhöyük adı verilir.
             Çatalhöyük halkının geçimi tarım ve hayvancılığa dayanmaktaydı. Ayrıca kara avciliği, çevredeki göl ve ırmaklarda balıkçılık yaygındı. Sulu tarımın yapıldığı Çatalhöyük'te ekmeklik buğday, baklagiller, burçak yetiştirilmekteydi. Ardıç, şamfıstığı gibi bitkilerden yağ elde ediliyordu. Çatalhöyüklüler evcilleştirdikleri koyun, keçi ve sığırdan et gereksinimlerinin büyük bölümünü elde etmekteydiler. Av hayvanları arasında ise eşek, geyik, alageyik, karaca, yabandomuzu, ayı, tavşan, tilki gibi hayvanlar ağırlıktaydı. Aytıca süt, tereyağı ve peynir yapmasını biliyor, sebze yetiştiriyorlardı. Çatalhöyük'te yaşayan halk bira ve şarap da yapabilmekteydi.
             Çatalhöyüklüler'in ticaret yaşamları da oldukça gelişkindi. Yakınlarındaki dağlardan bir tür parlak, siyah taş olan obsidyen madeni çıkarırlar, bunun karşılığında deniz kabukları ve çakmaktaşları alırlardı. Ayrıca Tuz Gölü'nün batısındaki Ilıcapınar tuz yataklarından elde edilen tuz da önemli bir gelir kaynağıydı. Madencilik, dokumacılık, ahşap oymacılığı, süs eşyası yapımı giibi el zanaatlarını iyi bilen Çatalhöyük halkı, uygarlık tarihinin bilinen en eski dokumacılarıydı.
              Çatalhöyük'te nüfusun 15 bin kişiye kadar çıktığı sanılmaktadır. Ama, ortalama 5.000-6.000 kişiden oluşan nüfus 1.000 kadar evde barınmaktaydı. Kerpiçten yapılan bu evler birbirine bitişikti. Tek katlı ve farklı yükseklikte olan evlerde kapı yoktu. İçeri girmek için düz olan damlarına açılmış bir delikten yararlanılırdı. Birbirinden avlularla ayrılan evler bir mahalle oluştururdu; evlerin aralarında sokak olmadığı için birbirlerine geçiş damlardan olurdu. Çatalhöyük'ün bu yerleşme düzeni dışa kapalı bir yaşamı gösterir. Dış tehlikelere karşı böylece önlem alan halk sur ya da koruma duvarı yapmamıştır.
             Dikdörtgen biçiminde olan evler bir ana oda ile bir ya da iki küçük odadan oluşurdu. Duvarlardaki deliklerden geçilen küçük odalar kiler ya da depo olarak kullanılırdı. Evlerde damlardaki deliğin altına denk gelen yerde bir ocak ve yanında duvara bitişik bir fırın bulunurdu. Kimi evlerde biri yemek, öteki çanak çömlek yapımında kullanılan iki fırın olurdu. Odalarda oturmak için sekiler yapılmıştı. Bu sekilerin altı mezar olarak kullanılırdı. Eğer gömülen erkekse yanına çeşitli silahlar, kadınsa takı ve süs eşyaları konurdu.
             Çatalhöyüklüler için güzel sanatlar, resim, heykel önemli bir uğraş alanıydı. Kimi yapılarda çok güzel renklerle çizilmiş resimler, kabartma bezemeler, pişmiş toprak ve taştan yapılan heykelcikler bulundu. Tapınak olduğu varsayılan bu evlerdeki resimlerin konuları da oldukça ilginçti. Avlanma sahneleri, ölü gömme törenleri, patlayan bir yanardağ, böcek, çiçek, dans eden ya da akrobatik hareketler yapan insanlar ve bolca av hayvanı resimleri çizilmişti. Duvarlarda ise çocuk doğuran tanrıça, boğa, öküz ve koç başı kabartmalarına rastlanmıştır. Küçük heykelciklerde de en çok genç kadın, doğuran ana ve yaşlı kadın heykelleri bulunmaktadır. Resim, kabartma ve heykellerden Çatalhöyük halkının yaşamında kadının çok önemli bir konumu olduğu anlaşılmaktadır.

30 Ekim 2013 Çarşamba

ŞALGAMIN FAYDALARI

 Anayurdunun Kuzey Asya ile Kuzey Avrupa olduğu sanılan Şalgam, ikiyıllık bir otsu bitkidir. Şalgam özellikle Adana ve Tarsus yöresinde yetişen son derece yararlı bir bitki olup, Şalgamın salata ve yemeği de yapıldığı gibi, Suyu da acılı ve acısız olarak fazlaca tüketilmektedir. Özellikle kış aylarında yemeklerin yanında harika bir içecektir. Şalgamın vücudumuza birçok faydaları ise;
 
     - Sindirimi kolaylaştırır,
     - İdrar söktürücüdür,
     - Kabızlığı giderir,
     - Sivilce, Egzama, Dolama, Çıban gibi şikayetlerde faydalıdır,
     - Yüksek tansiyonu düşürür,
     - Böbrek taşlarını ve kumunu düşürmeye yardımcı olur,
     - Boğaz iltihaplarını giderir,
     - Akciğer ve Bronşları temizler,
     - Göğsü yumuşatır,
     - Romatizma ve nikriste faydalıdır,
     - Eklem ağrılarını azaltır,
     - Vücuda dinçlik verir,
     - Soğuk algınlığına iyi gelir,
     - Kansızlığı önler.

27 Ekim 2013 Pazar

CENGİZ AYTMATOV KİMDİR, HAYATI

 Cengiz Aytmatov Kırgız edebiyatının en tanınmış, belki de en çok sevilen yazarlarından biridir. Aytmatov denince birçok insanın aklına Cemile, öğretmen Duyşen gibi roman kahramanları gelir. Oysa roman ve öykülerinin kahramanları yalnızca insanlar değildir. Bir bakarsınız bir dağ, bir ova, bir akarsu ya da bir at yapıtın kahramanıdır.
                                           Rusya cumhuriyetlerinden biri olan Kırgızistan'daki Şeker Kirovski köyünde doğan Aytmatov köy ve bölge okullarında öğrenim gördü. II. Dünya Savaşı başladığında köyünün eli silah tutan erkekleri savaşa gittiği için küçük yaşta ağır görevler üstlenmek zorunda kaldı. Bu dönemde zengin gözlemleri, izlenimleri oldu. Sonradan yapıtlarında bu gözlem ve izlenimlerinden yararlanmıştır.
                                         İlk öykülerini Kırgızistan Tarım Enstitüsü'nde okuduğu yıllarda yazıp yayımlamaya başladı. Bu okulu 1953'te bitirince zooteknik uzmanı olarak bir süre çalıştı, ama yazar olmak istiyordu. Bu amaçla Moskova'daki Gorki Enstitüsü'ne devam ederek burada yazarlığın teknik inceliklerini öğrendi. 1957'de de Sovyet Yazarlar Birliği'nin genel sekreterliğine ve Kırgızistan Film Yapımcıları Birliği başkanlığına getirildi. Yapıtlarını Kırgızca ve Rusça yazan Aytmatov konularını genellikle yakın çevresinden seçer. Kırgız halkının II. Dünya Savaşı yıllarında yaşadığı acılı ve kederli olayları, sıradan kişileri, memurları, yaşlı köylüleri hep duyarlı, sevecen, içten, sevgi dolu bir yaklaşımla anlattı.
                                       1958'de ilk uzun öyküsü Cemile yayımlandıktan kısa bir süre sonra Aytmatov, yapıtının yabancı dillere çevrilmesiyle dünyaca tanınan bir yazar olmuştu. Cemile'de anlatılanlar SSCB'nin güçlüklerle dolu kuruluş günlerinde geçer. Öykünün kahramanı Cemile, kendi kaderini kendi çizmek isteyen, gelenekleri kırmaya çalışan genç bir kadındır. Çevresinin baskılarına karşı özgürlüğünü savunur. Bu yapıtta Cemile ile sevgilisi Daniyar'ın arasındaki aşk dokunaklı bir dille, büyük bir sevgi ve saygıyla anlatılır.
                                     Dilimize Öğretmen Duyşen adıyla da çevrilmiş olan ilk Öğretmenim (1961)  Aytmatov ülkemizde tanınıp sevilmesini sağlamıştır. Yazar bu uzun öyküsünde bir köy öğretmeninin ilk öğretmenlik yıllarını anlatır. 1963'te Lenin Edebiyat Ödülü'nü alan Aytmatov'un toplumsal sorunları ele aldığı yapıtlarının başında Hasat Yolu (1963) ve Kopar Zincirlerini Gülsarı (1966) gelir. İlk yapıtta II. Dünya Savaşı sırasında halkın yaşam kavgasını, zorluklara karşı direnme gücünü destansı bir dille işler. İkinci yapıtta da at çobanı yaşlı Tanabay ile atı Gülsarı arasındaki derin bağlılığı dile getirirken, halkın insanca yaşama özlemi ile kötü yöneticilerin tutumları arasındaki çelişkiyi sergiler. Aytmatov, çağdaş sorunların anlatımında, Kırgız destanlarının dilinden başarıyla yararlanır.
                                   Aytmatov'un başyapıtı olarak değerlendirilen Beyaz Gemi /1970) ise, uzaklardaki babasını getirecek beyaz bir gemiyi bekleyen çocuğun öyküsüdür. Günlerini tek arkadaşı olan dedesinin masallarını dinlemekle geçiren çocuk, öykünün sonunda beyaz gemiye ulaşmak için ırmağa girer ve balık olur.
                                  Yapıtlarının çoğu Türkçe'ye çevrilmiş olan Aytmatov'un bir öyküsünü " Selvi Boylum Al Yazmalım" adıyla yönetmen Atıf Yılmaz sinemaya uyarlamıştır.

23 Ekim 2013 Çarşamba

ÇİLEK MEYVESİ VE ÖZELLİĞİ ÇEŞİTLERİ





  Çilek kendine özgü hoş kokusu ve tadıyla en sevilen meyvelerden biridir. Oysa çileğin kırmızı renkli, etli ve sulu bölümü çiçekteki dişiorganın yumurtalığından gelişmediği için botanik açısından gerçek bir meyve sayılmaz. Bu yuvarlakça kırmızı bölüm çiçek sapının ucundaki çiçektablasının genişleyip etlenmesiyle oluşan bir “yalancı meyve”dir. Gerçek meyveler ise bu yalancı meyvenin yüzeyindeki küçük, esmer sarı renkli çekirdekciklerdir. Fazla boylanmadan bu otsu bitkinin üç parçalı yaprakları ve beyaz çiçekleri vardır. Türlerden çoğunun gövde saplarından yere yatay olarak uzanan sürgünler çıkar; bunlar toprağa değdikleri yerde köklenir ve yeni yavru bitkiler oluşturur. Daha sonra, anaç bitkiyle bağlantıyı sağlayan bu sürgün kolu kuruyup çürür ve köklenen her sürgün bağımsız bir bitkiye dönüşür. Bitkinin bu yayılma özelliği çilek tarımında verimi artıran etkenlerden biridir. Çilek bahçelerine dikilen bir tek anaç bitki çevreye uzattığı sürgünlerle 150 kadar yeni bitki üretebilir. Ama yabani çileklerde anaçtan gelişen yeni bitkilerin sayısı genellikle beş-altıyı geçmez. Çünkü insan eliyle yetiştirilen çileklere hem yayılacak kadar geniş bir alan verilir, hem de toprak özel gübre ve minarallerle zenginleştirilir. Oysa yabani çilekler doğada var olan besini ve yeri paylaşmak için birbirleriyle savaşmak zorundadır. Sürgünlerinden çoğaltılan çilek bitkisi serin ve nemli iklimleri, humusca (çürümüş bitki artıklarınca) zengin, iyi akaçlanmış toprakları sever. Süürgünler genellikle 1 metre aralıklı sıralar halinde dikilir. Bitki çiçek açtıktan sonra, yağmur yağdığı zaman meyvelere çamur sıçramaması için yaprakların ve çiçek kümelerinin altına saman serilir.
Gülgiller familyasının Fragaria cinsini oluşturan çileklerin en yaygın türlerinden biri Avrupa, Asya ve Kuzey Amerika’da bulunan orman çileği ya da dağ çileğidir. (Fragaria vesca) Doğada kendiliğinden yetişen bu tür ilk kez 14. yüzyılda Paris’teki  Louvre bahçelerinde tarıma alınmış, sonradan pek çok çeşidi geliştirilmiştir. Meyveleri küçük ve çok kokulu olan bu türden daha çok reçel yapılır. Tarımına daha sonraki çağlarda başlanan frenk çileğinin (Fragaria moschata) meyveleri orman çileğinden daha iri ve daha tatlıdır. Günümüzde taze olarak en çok tüketilen koyu kırmızı renkli ve çok iri meyveli çilek çeşidi ise anayurdu Amerika olan iki yaban çileğinin (Fragaria virginiana ile Fragaria chiloensis) melezidir.

16 Ekim 2013 Çarşamba

PİREOTU NEDİR NERELERDE YETİŞİR




PİRE OTU
Orjinal Adı :Tanacetum cocineum
Diğer Adları: Oltuotu, Pirekapan
Bilgi: Bileşikgiller familyasındandır. Anayurdu Kafkasya olup ülkemizde Erzurum yaylalarında yetişmektedir. 25-30 cm. boylanabilen çokyıllık otsu bitkidir. Ortada sarı tüpsü ve yanda soluk ya da koyu pembe dilsi çiçekleri papatyanınkine benzer. Bu çiçeklerin bileşiminde %5 oranında uçucu yağ ile sabit yağ, reçine ve piretrin adlı madde bulunur. Piretrin; pire, kene vb. kan emici hayvanlar için çok zehirli; insan, kedi, köpek vb. için az zehirlidir. Piretrin kan emici hayvanlara değince öldürücü etkisini gösterir. Bu nedenle pireotunun çiçekleri toplanır ve kurutulur.
Tıbbi Etkileri ve Kullanımı El değirmenlerinde öğütülüp toz haline getirilir. Eskiden Erzurum Oltu ilçesinde piyasaya çıkarıldığı için Oltuotu adıyla tanınmıştır. Bu ilaç özellikle pirelere ve öteki böceklere (sözgelişi hamamböceği, tahtakurusu, kene, karınca ve örümceklere) karşı evlerde gerekli yerlere serpilerek kullanılır

KEKİK VE KEKİĞİN FAYDALARI





 Küçük yapraklı, çiçekleri beyaz, pembe, kırmızı renkte olan, hoş kokulu, biraz yakıcı ve ıtır tadında bir bitkidir. Bu bitkiden çıkarılan kekik yağı, baharatçılarda bulunur. Kekiğin Kullanılışı: Diş ağrılarında: Kekik yağından ağrıyan dişe koymalı. Kulunç ağrılarında: Yağından ağrıyan yerlere sürüp ovalamak. Sancılarda: Bitkisini kaynatıp suyundan içmek. Kaynamış suya birkaç damla yağından ilâvesi ile ıhlamur gibi içilmesi de tavsiye edilir. Soğuk algınlığında: Kekik yağından birkaç damlayı bir kesme şekere damlatıp yemek. Kekik vücuttan solunum yoluyla atılır. Solunum yoluyla atılırken solunum yolundaki zararlı bakterileri öldürücü (antiseptik) bir etkisi vardır. Bu anlamda solunum yolu rahatsızlıklarının bitkisel tedavisinde kekikten faydalanılabilir. Akne tedavisinde temizleyici ve iyileştirici etkileri görülür. Gırtlak ve bademcik iltihaplarında iyileştirici özelliği vardır. Dezenfekte edici ve balgam söktürücü olarak kullanılır. Öksürük ve üst solunum yolları iltihabında çay ve gargara biçiminde kullanılmalıdır. Akciğer ve bronşlar, mide ve bağırsaklar kekiğin başlıca kullanım alanlarıdır. Boğmaca, öksürük, astım, sinir sistemi zafiyeti, romatizma ve birçok hastalıklara karşı çay içiminin yanı sıra kekik banyoları da çok yararlıdır. Mikrop kırıcı (antiseptik) bir bitkidir. İltihaplı yaraları temizlerken ve bu yaraları iyileştirmek için kullanılabilir. Doku ve damar büzücü etkisi vardır. Çocuklarda ishal ve yatak ıslatma sorunlarını gidermede yardımcıdır. Kekik çayı içerek ve kekikle karıştırılmış bal yiyerek vücut direncini güçlendirebilir ve organizmayı dengeye kavuşturabiliriz. Alerjik kaşıntılara iyi gelir. Adet sancılarında, cilt bakımında, nezle ve soğuk algınlığı için, kan şekeri ve tansiyon sorunlarında, böbrek taşı düşürmek için, idrar yolu enfeksiyonlarında, diş eti ve ağız sağlığı sorunlarına karşı kısa sürede kesin sonuçlar vermektedir. Sabah kalkınca çay veya kahve yerine içeceğimiz bir bardak kekik çayı, zekayı kuvvetlendirir, mideyi rahatlatır. Bunun yanında sabahları görülen kuru öksürüğe iyi gelir ve vücuda genel bir rahatlık hissettirir. Sigarada bulunan zehirli maddelerin ve ciğerlere biriken katranın parçalanarak atılmasında son derece etkilidir. Antibiyotik etkilerinden maksimum faydalanmak için sabah ve akşam düzenli şekilde 5-7 gün süre ile tüketilmesi tavsiye edilir. Aramalar: kekiğin yararları nelerdir, kekik suyunun faydaları, kekik çayı nelere iyi gelir

YASEMİN ÇİÇEĞİ ÖZELLİKLERİ

Yasemin Çiçeği


Yasemin Çiçeği’nin anavatanı Hindistan, Çin, İran, Seylan, Kaşmir’dir. Çiçeklenme zamanı Haziran – Eylül arası çiçek açar. Yıl boyunca çok aydınlık, havadar ve serin yer ister. Kışın 10 derecenin üstüne çıkmamalıdır.
Yaseminler tıpkı lalesümbül ve gül gibi şiirlere konu olmuş zarif ve hoş kokulu bir çiçektir. Bir çok ülkede değerli süs bitkileri arasında yer alanYaseminlerin doğada kendiliğinden yetişen 300 kadar türü vardır. Zeytingiller familyasının jasminumcinsini oluşturan bu türler sürüngen, tırmanıcı yada dik çalı yapısındadır.
Yasemin sözcüğü batı dillerinde olduğu gibi bizim dilimize de Farsça Yasemen sözcüğünden girmiştir. Dünyanın tropik ve astropik bölgelerinde yaygın olarak yetişen Yaseminler genellikle beyaz yada sarı, bazıları ise kırmızı çiçekler açan her dem yeşil yada kışın yapraklarını döken bitkilerdir. Bunların içinde en iyi tanınan tür adi Yasemin bazı yörelerde kışın yapraklarını tümüyle dökerken bazen yarı yapraklı kalır. Yaz başından güz sonuna kadar çiçek açan bu türün minik, koyu yeşil yaprakları, hoş kokulu beyaz çiçekleri vardır. Bu zarif ve alımlı çiçekler beş taçyapraktan oluşur.
Kış Yasemini denilen tür ise yapraklarını dökmesine karşın kış boyunca çıplak dallarında hiç eksik olmayan yıldız biçimli altın sarısı çiçekleriyle çok sevilen bir süs bitkisidir. Yaseminlerin bazı türleri iklimin uygun olmadığı yörelerde ancak serada yetiştirilebilir. Oysa çoğu kış mevsimini kolaylıkla açıkta geçirebilir. Yaseminler dal parçalarından çelikleme yöntemiyle çoğalır. Jasminum officinale gibi bazı türler çevrelerindeki desteklere kendi başlarına kolaylıkla tırmanabildikleri halde, yere yatık olarak gelişmemesi için özel desteklere bağlanması yada sardırılması gereken Yasemin türleri de vardır. Kokulu Yasemin çiçeklerinden parfüm yapımında kullanılan, ayrıca sabun ve öbür tuvalet malzemelerine katılan hoş kokulu uçucu elde edilir. Bu yağa Yasemin esansı denir. Ful adıyla da bilinen arap Yasemininin çiçeklerinden ise Yasemin çayı denen hoş kokulu bir çay hazırlanır.
Yazın bol su ister bu dönemde iki hafta arayla sulama suyuna besin karıştırılması iyi sonuç verir. Kışın suyu azaltılmalı toprağı hafif nemli tutulmalıdır. Gerekli görüldüğünde saksıları ilkbaharda çok amaçlısaksı toprağı kullanılarak değiştirilmelidir.Uç dallarından kesilerek ilkbaharda sıcak yastıklarda ve nemli ortamda köklendirilerek üretilir.

BERGAMOT NEDİR YARARLARI NELERDİR


Bergamot otu ( citrus bergamia ) : Sedefotugiller familyasından bir çeşit narenciye türüdür. Meyvesinin kabuklarından güzel kokulu bir esans yapılır. Dalları seyrek ve kısa dikenlidir. Meyvesi armut şeklinde, sarımtırak yeşil veya altın sarısı rengindedir. 8-10 dilimi vardır. Bergamot meyvesin çıkarılan esans yeşilimtırak veya sarımtırak yeşil renktedir. Acı ama hoş kokuludur.
bergamot bitkisi Turunçgillerden, daima yeşil kalan bir ağaç olan Bergamot meyvesinin kabuklarından hoş kokulu Bergamot Esansı elde edilir. Bu esans özellikle Bergamot Aromalı Çay ve ilaç yapımında kullanılır.
bergamotun faydaları : Bergamot Esansı çay ve ilaçlara hoş bir koku verir. Bergamot yağı depresyona karşı olukça etkilidir. Rahatlatıcı etkisi ile uyku bozukluklarına iyi gelir. Mikrop öldürücüdür. Böbreklerin düzenli çalışmasına yardımcı olur.
bergamot nasıl kullanılır : Genellikle Kozmetikte, ilaçlarda ve çaylarda koku ve farklı lezzet vermek amacıyla kullanılır. Ayrıca, bergamottan elde edilen bergamot yağı tedavi amacıyla da kullanılır. Kabuklarından da bergamot reçeli yapılır. Koku vermesi için bazı ilaçlara ve çaya karıştırılır.
bergamot yağının faydaları : Bergamot yağı canlandırıcı Limon kokuludur. Canlandırıcı ve dengeleyici etkisi çoktur. Rahatlatır ve rahat bir uyku çekmenizi sağlar. Kolonyala üretiminde çok kullanılmaktadır. Bir damla bergamot yağını biraz Alkol ile karıştırıp çok hafif bir kolonya elde etmek mümkündür. Egzama tedavisinde de kullanılır.
Bergamot yağının Özellikleri : Kuvvetli antiseptik, diüretik, antitoksik, deodorant ve insektisit bir yağdır.
bergamot yağı neye iyi gelir
masaj-kompres : Sinek ısırıklarında, yağlı ciltlerde ve sivilcelerde ayrıca boğaz ağrısında kullanılabilir.
Banyo suyuna veya Buhar yolu ile : Ferahlatıcı etkisi sayesinde anksiyetede ve Depresyonda, vajinal kaşıntı, sistit ve ürit şikayetlerin önerilmektedir.
bergamot yağı nasıl kullanılır : Dahilen; bir fincan suya 2-3 damla damlatılarak, günde 2 defa kullanılır.
bergamot zararları ve yan etkileri : Bergamot foto toksik olduğu için kullanım sonucu güneşe çıkmayınız, ayrıca yoğunlaştırılmış formunu cildinize sürmeyin yanıklara neden olabilir. Yumuşatıcı yağlarla birlikte kullanılmalıdır.
bergamut aroması faydaları : Stres ve yorgunluk gidericidir. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirmeye yardımcı olur. Egzema tedavisinde de kullanılır. İştah artırıcı etkisi vardır. Safra söktürücüdür. Çayda lezzet ve koku verici olarak kullanılabilir.
bergamut aroması nasıl kullanılır : Dahilen bir fincan suya 2-3 damla damlatılarak günde 2 defa kullanılır. Haricen cilde masaj yapılarak stres ve yorgunluğu giderici olarak kullanılır

15 Ekim 2013 Salı

AÇELYA ÇİÇEĞİ BAKIMI




Açelya:
Değişik birçok renge sahip açelya çiçeklerini belli bir süre korur.
Açelya bitkisinin yetiştirilmesi, bakımı ve sulanması:
*Doğrudan güneş ışığı istemeyen bu bitki dolaylı ışıklardan da yararlanabilir.
*Çok fazla soğuk ve sıcak havada bırakma çiçeğin yapraklarına veçiçeklerine fayda sağlamaz.
 *Hava akımlarından kolay etkilenen açelya bitkisi bu etkiden korunmalıdır.
*Kış aylarında açelyanın bulunduğu ortam 14-15 derecenin altına düşmemelidir.
Sulamada en önemli unsurlar;
 -Kış aylarında bitki aşırı soğuktan korunarak susuz bırakılmamasına dikkat edilmelidir.
 -Yaz aylarında ise bitkinin suya olan ihtiyacını tamamen gidermek için haftada en az iki kere sulanmalıdır.
 -Su bitkinin her bölümüne ulaştırılmalıdır.
 -Sulanmadan sonra bitkinin tabağında su kalmamasına çok dikkat edilmelidir.
 -Bitkiyi sularken kullanılan kap her sulamada aynı ölçüde olmalıdır.
 -Sulamalar aynı günde ve aynı miktarlarda su ile yapılmalıdır.
 -Açelyada çok büyük bir değişiklik görülmediği sürece sulanmada kullanılan kap, ölçü ve su miktarı değiştirilmemelidir.
 *Bitkiye kış aylarında musluktan aldığımız soğuk çeşme suyunu vermemeliyiz. Verdiğimiz su oda sıcaklığında olmalıdır.
*Sık sık saksı değiştirmek, büyük olan saksılar açelyanın gelişmesine çok büyük engellerdir.
*Suya ihtiyacı çok olduğundan ötürü saksı su dolu bir kovaya daldırılıp 1-2 dakika toprak bölümü sulanmalıdır.
Açelya Bitkisinin Çoğaltılması:
*Açelyanın çoğaltılması bitkinin köklerinden ayırma yöntemiyle olabilir.
*Bitkinin kökünden çıkarak üst kısımlara uzanan ince kısımlar bitkiye benzeyen yeni bitkiler oluşturur.
*Bu yeni bitkileri alıp başka saksılara dikerek yeni açelyalar oluşturabiliriz.
*Bu yöntem hem kolay hem de zahmetsizdir.

KUŞKONMAZ ÇİÇEĞİ BAKIMI, YETİŞTİRİLMESİ



Tül Kuşkonmaz (Asparagus plumosus): Anavatanı Batı ve Güney Afrika’dır. Ev ve iş yerlerinde iç mekan süs bitkisi olarak yetiştirilirler. Görünürdeki yaprakları çok ince tül şeklinde, iğnemsi zariftirler. Gerçek yaprakları çok küçük daha az, boğumlar çerçevesinde; çiçekleri küçük, beyaz renklidir. Bitkinin yaprakları çiçekçilikte buket hazırlamakta da kullanılır. Meyveleri kırmızı ve yuvarlak, sarılıcı formda süs bitkileridir.Tabiatta yaklaşık olarak 300 türü bulunan Asparagus cinsinin, süs bitkileri yetiştiriliciliğinde önemli olan diğer türleri A.falcatus, A.medeolides ve A.sprengeri’dir  Kış aylarında tülkuşkonmaz en az 7 C sıcaklık istemektedir. Bu sıcaklığın altına düşmemelidir.Yüksek orantılı nem yani %75-80 nem ister. Aydınlık, doğrudan güneş ışığı almayan yerleri sever.Yoğun gölge yerlerde bulundurdukları taktirde dallanmayan uzun sürgünler oluşur.Toprak İstekleri: John Innes saksı kompostu No.2’ de iyi gelişir. Ayrıca, hacim olarak 2 kısım tınlı toprağa 1 kısım turba, yaprak çürüntüsü ve kumun eklenmesiyle elde edilen harç da kullanılabilir.
Üretimi: Tül kuşkonmaz bitkisinin üretimi tohum ve ayırma yöntemi ile yapılır. Tohumlar herhangi bir tohum kompostuna Nisan ayında ekilerek 16 C’de tutulur. Gelişen fideler John Innes saksı kompostu No.1 ‘e şaşırtılırlar. Ayırma işlemi Mart-Nisan aylarında yapılır.Çürümeleri önlemek için kesilen yerler odun kömürü tozu ile muamele edilmelidir.
Gübreleme: Her 2 yılda bir Mart-Nisan aylarında yapılır. Mayıs-Eylül ayları arası 2 haftada bir kez 1 g/1 kompoze gübre verilir.
Sulama: Kuşkonmaz yazın yüksek orantılı nemin yanı sıra bol miktarda suya gereksinim gösteren bir bitkidir. Optimum nem miktarının çok düşük olduğu sıcak havalarda saksının altına içine su bulunan bir altlık konulmalı ve yapraklara sık sık su püskürtülmelidir. Aksi halde sürgün uçlarında kurumalar olur. Kış aylarında ise, bitkilere az miktarda su verilmelidir. Ancak sıcak yerlerde bulundurulmaları halinde daha fazla su verilmelidir. Kışın soğuk yerlerde saksı toprağı gereğinden çok nemli tutulursa yapraklarda sararmalar görülür.
Budama: Olgun yapraklar saramaya başladığında yeni sürgünlerin oluşumunu teşvik etmek amacıyla dipten kesilip uzaklaştırılmalıdır. Ancak yapraklar kesilirken yara açılmamasına dikkat edilmeli bitkiye zarar verilmemelidir.
Hastalık ve Zararlıları: Önemli hastalığı Kök Kanseri, zararları ise Kırmızı Örümcekler, Thrips’ler ve Kabuklu Bitler’dir. Kök Kanseri, süs bitkilerinin toprak yüzeyine yakın kalın kökleri ve kök boğazında başlangıçta küçük, yumuşak, zamanla irileşen urlar oluşturur.
*Doğrudan güneş ışığı istemeyen bu bitki dolaylı ışıklardan da yararlanabilir.
*Çok fazla soğuk ve sıcak havada bırakma çiçeğin yapraklarına fayda sağlamaz.
*Hava akımlarından kolay etkilenen kuşkonmaz bitkisi bu etkiden korunmalıdır.
*Her bitki gibi zamanla topraktaki vitamin ve mineralleri tüketen bitkiye yılda en az bir kere vitamin ve mineral desteği sağlanmalıdır.
*Kuşkonmaz bitkisi bulunduğu ortamda başka cisimlerle temasta bulunmamalıdır.
Kesme çiçekçilikte ve iç mekân yetiştiriciliğinde en fazla Asparagus plumosus türü kullanılmaktadır.
İç mekan yetiştiriciliğinde A. ‘’densiflorus’’ sprengeri (çıtır) daha sert, iğne gibi batıcı yaprakları olan türdür. A. meyeri ise batıcı yaprakların salkım formunda dizilmesiyle oluşmuş dekoratif görünümlü bitkilerdir.