17 Ocak 2014 Cuma

CEVİZ AĞACININ TARİHÇESİ VE FAYDALARI

  Ceviz denince, uzun sırıklarla silkelenip düşürülen meyvelerinin içini zevkle yediğimiz bir ağaç akla gelir. Bilimsel adı Juglans regia olan adi ceviz, anayurtları Kuzey ve Güney Amerika, Güney Avrupa, Asya ve Batı Hint adaları olan 20'ye yakın ceviz türünden yalnızca biri ve en tanınmışıdır. Ceviz ağaçları oldukça ılık iklimleri, besin maddelerince zengin toprakları sever. Güçlü kökleri çevreye uzanır ve toprağın derinliklerine kadar iner.Anayurdunun İran olduğu sanılan adi cevizin boyu çoğu zaman 30 metreye yaklaşır. Yanlara uzanan dalları ve geniş tepesi ile ceviz ağacının görkemli bir görünüşü vardır. Gençken ince, açık boz ve düzgün olan gövde kabuğu ağaç yaşlandıkça kalınlaşır ve üzeri derin çatlaklarla dolar. Cevizin kara renkli tomurcuklarının üzeri ince ve kısa tüylerle kaplıdır. Kışın dökülen yapraklar beş-dokuz oval yaprakçiktan oluşur. En uçtaki tek yaprak öbürlerinden daha büyüktür. Tırtıl ya da kedicik denen erkek çiçekler yeşil renkli, kalınca ve tırtıl görünümlü; dişi çiçekler ise ufak ve yuvarlaktır. Çiçekler sürgünlerin ucunda açar. Cevizin meyvesi botanikçilerin " eriksi meyve" adını verdiği türdendir. Meyvenin en dışında koyu yeşil renkte etli bir bölüm, onun içinde de iki parçalı sert bir kabukla kaplı, ceviz içi ya da ceviz çağlası olarak adlandırılan beyaz renkli, yağlı tohum bulunur. Dört parçadan oluşan ceviz içinin dışında  ince ve sağlam bir zar bulunur. Taze meyvede sarı olan bu zar, kurumuş cevizlerde kahverengiye döner. Ceviz içi taze ya da kuru olarak yendiği gibi kurutup öğütülerek çeşitli yiyeceklerde, cevizden çıkarılan yağ ise, özellikle Fransa'da salatalarda ve çeşitli yemeklerde kullanılır. 20 yaşına kadar tek tük ve ara sıra meyve veren ceviz ağacı bu yaştan sonra üretken olmaya başlar; toprak ve iklim koşulları uygun olursa 100 yaşına kadar meyve verebilir.
                             Dünya ceviz üretiminde California, Fransa, İtalya, Çin ve Türkiye ilk sıraları alır. Türkiye'dekış mevsiminin pek sert geçmediği her yörede ceviz yetiştirilir; hatta kendiliğinden yetişenlerde vardır. Ancak en yüksek nitelikli ve bol ceviz üreten iller Kastamonu ve Zonguldaktır. Türkiye'de sayıları üç milyonu aşan ceviz ağaçlarından yılda 140-160 bin ton dolayında ceviz elde edilmektedir. Ceviz ağacından meyvesi dışında başka amaçlarla da yararlanılır. Odunu sert, sık ve karmaşık damarlı, dayanıklı, kesiti güzel görünümlüdür. Cevizin kerestesinden yapılan mobilyalar çok iyi cila tuttuğu için kolay kolay bozulmaz ve zararlı böceklere karşı dayanıklıdır. Bu nedenle mobilya yapımında ve ince oymacılık işlerinde aranan bir kerestedir. Yaprakları, meyvesinin yeşil dış kabuğu, dal, gövde ve kök kabukları bol tanen içerdiğinden kabız yapıcı, iştah açıcı, kanama kesici etkisi vardır. Meyvesinin yeşil dış kabuğu halı, kilim ve dokuma için iplikleri kahverengiye boyamada kullanılır. Kan şekerini düşürdüğü için kuru ceviz yapraklarının şeker hastalığına iyi geldiği bilinmektedir. Amerika ve Japonya'da kara ceviz (Juglans nigra) ve boz ceviz (Junglans cinerea) gibi başka tür cevizler de yetiştirilir. Türkiye'de bulunmayan bu türlerden kara cevizin kerestesi çok değerlidir; yenmeyen meyvelerinin kabuğundan boyar madde elde edilir. Boz cevizin meyve kabukları boyamada, kök kabuklarından elde edilen bazı maddeler ise ilaç yapımında kullanılır.
                           Ceviz eskiçağlardan beri din, mitoloji ve boş inançlarda önemli bir yer tutmuştur. Bu ağacı Eski Yunanlılar Artemis'e, Eski Romalılar da Jüpiter'e adamıştı. Hz. Süleyman'ın ceviz ağaçları yetiştirdiği söylenir. Türkiye'nin bazı yörelerinde hala incir ağacı gibi ceviz ağacının da "tekin" olmadığına, bu ağacın altında uyumanın uğursuzluk getirdiğine inanılır. İtalya'nın kırsal yörelerinde ceviz ağacı "cadılar ağacı" olarak bilinir ve altında uyunmaz. Ceviz adı verilen öteki meyvelerden pekancevizi (Carya illionensis) cevizlerle aynı familyada yer alır. Hindistancevizi (Cocus nucifera) ise ceviz türlerinden bütünüyle ayrı bir familyadandır.
                                   

AĞAÇ AŞILAMASI NASIL YAPILIR









Aşılama; Armut ağacından alınan tomurcuklu bir dal ayva ağacının kabuğundan açılan bir yarığın içine özenle yerleştirilirse, meyve zamanı geldiğinde ağacın bütün öbür dalları ayva verirken bu aşılanan dal armut meyveleri verir. Aynı yöntemle bir badem ağacının hem şeftali, hem badem meyveleri vermesi sağlanabilir ya da yabani bir ahlat ağacından sulu ve kokulu armutlar elde edilebilir. Bahçecilikte çok uygulanan bu yönteme aşılama denir.
Aşılamanın iki temel yöntemi kalem ve göz aşısıdır. Her iki yöntemde de, anaç denen bir bitkinin gövdesine başka bir bitkiden alınan parçalar aşılanır. Bu parça ya tomurcuklu bir sürgün, yani bir yaşında bir dal parçasıdır. (kalem) ya da genç bir dal üzerindeki tomurcuklardır. (göz) Kalem ve göz aşısının uygulamadaki bazı özellikleriyle birbirinden ayrılan yazma aşı, bindirme aşı, köprü aşı, çoban aşısı, yanaştırma ya da emzirme aşı gibi değişik çeşitleri vardır. Aşılamanın en büyük yararı, aşılanmış bir anaçtan, kalem ya da gözün alındığı ağacın meyveleriyle aynı nitelikte ürün alınabileceğini uygulamalı olarak görme olanağı sağlamasıdır. Ağaç ve ağaççıklar tohumdan da çoğaltılabilir; ama bu tohumlardan gelişen bitkinin bütün koşullarda aynı sonucu vereceği söylenemez. Oysa bir ağaçtan alınan kalem ya da göz aşılandığında, bu ağaç hangi nitelikte meyve veriyorsa anacın da aynı nitelikte meyve vereceği kesindir. Aşılamanın ikinci bir yararı da, hastalıklara çok dirençli olmayan anaçlara sağlam ve dayanıklı bitkilerin aşılanmasıyla anaca bu özelliklerin kazandırılabilmesidir. Bazen elma,armut ve başka meyve ağaçlarının bodur türlerini elde etmek için de aşılamadan yararlanılır. Ayrıca süs bitkisi olan çiçekli çalılarda, örneğin güllerde aşılamayla çok çarpıcı sonuçlar alınmaktadır.
Hangi yöntem uygulanırsa uygulansın aşılamada mutlaka gözetilmesi gereken iki temel kural vardır. Bunlardan birincisi, genel olarak yalnızca birbiriyle akraba olan bitkiler aşı tutar. Örneğin elma kalemleri armut ve ayva anaçları üzerine aşılanabilir; ama karaağaç üzerine elma ya da meşe üzerine kayısı aşılandığında sonuç alınamaz. İkinci kural, kalem ya da gözün büyütkendokusu ile (ağaca özsu taşıyan kabuk altındaki katman) anacın büyütkendokusunun tam üst üste getirilmesidir; yoksa aşılanan dal gelişip büyüyemez.