2 Temmuz 2014 Çarşamba

LAVTA ÇEŞİTLERİ VE TARİHÇESİ

Lavta mızrapla ya da parmaklarla çalınan telli bir çalgıdır. Yayla çalınanlara yaylı Lavta adı verilir. Armut biçiminde bir gövdesi, kısa ve geniş bir sapı vardır. Göğüs üzerindeki köprüden (eşik) başlayan teller, sapın ucunda arkaya yatık duran burguluk bölümüne bağlanır. Göğsün ortasında gül adı verilen vir ses deliği vardır. Tel sayısı ülkelere göre değişir. Klasik lavtanın beşi çift, en üstte tek olmak üzere altı teli vardır.Bir çifti oluşturan her tel aynı notaya akortludur.
                   Kökeni Arap uduna dayanan lavta, 13. yüzyılda Haçlılar aracılığıyla İspanya'ya girdi. 14. yüzyılda tüm Batı Avrupa'da yaygınlaştı. 16 ve 17. yüzyıllarda İngiltere'de yaygın olarak kullanıldı. İlk lavtalar dört telliydi ve mızrapla çalınıyordu. Daha sonraları teller çiftleşti ve parmakla çalınmaya başlandı. Lavtalar değişik boydadır. Yaygın olarak kullanılan tiz sesli lavta 60 cm uzunluğundadır. Daha küçük olanına mandora ya da mandola adı verilir. Bas sesli en büyükleri torbo ve kitaron ya da bas lavta'dır. Sapları ve burgulukları daha iridir. Kitaronun boyu yaklaşık 2 metredir. Yıllar boyu kullanılmayan bir çalgı olarak kalan lavta, 1970'lerde ve 1980'lerde eski müzik türleriyle ilgilenen sanatçıların katkısıyla yeniden önem kazandı

18 Şubat 2014 Salı

LEVREK BALIĞI VE ÇEŞİTLERİ

 Denizlerde ve tatlı sularda yaşayan değişik familyalardan birçok balığa levrek adı verilmiştir. Bu balıklar birbirlerine hemen hemen benzerler.Ama onları aynı ad altında birleştiren ortak özellik görünüş benzerliğinin ötesinde beyaz ve çok lezzetli olan etleridir.
                         Deniz levrekleri Moronidae familyasını oluşturan bir düzüne dolayında balık türüdür. Genellikle ılıman ve tropik bölge denizlerinin sığ kesimlerinde yaşayan bu balıklardan bazıları denizle bağlantılı acı ve tatlı sulara da girer. Gövdeleri mekik biçiminde ve yanlardan az basık, solungaç kapakları ikişer yassı dikenli, pulları oldukça iridir. Genellikle sırtları mavimsi, yanları beyaz, karınları daha parlak beyazdır. Birbirinden ayrı iki sırt yüzgecinin önde yer alanı tümüyle sert diken ışınlardan oluşur.Deniz levrekleri en lezzetli ve ticari yönden değerli yüksek balıklar arasında yer alır. Türkiye'yi çevreleyen denizlerde ve Atlas Okyanusu'nun doğu kıyılarında yaşayan düz ya da bayağı levreğin uzunluğu en çok 1 metre, ortalama 20-55 santimetredir. Ege Denizi ve Akdeniz'de yaşayan benekli levrek ise 70 cm. uzunluğu aşmaz. Bayağı levrekten sırt ve yanlarında bulunan siyah beneklerle ayırt edilir. Çizgili levrek Atlas Okyanusu'nun Kuzey Amerika kıyılarında yaşar. Ağırlığı 45 kilograma ulaşır.Bu tür Büyük Okyanus kıyılarına da götürülmüştür. Deniz levrekleri , tatlı su levrekleri gibi yırtıcı balıklardır. Küçük balıklar, kabuklular besin kaynaklarını oluşturur. Tatlı Su Levrekleri Percidae familyasından birçok balık türü tatlı su levreği adıyla tanınır. Bu balıkların da öndeki diken ışınlı olmak üzere, iki sırt yüzgeci vardır..Avrupa'nmın orta ve doğusu ile Asyanın batı kesimlerinde yaşar. Uzunluğu 1 metreyi aşabilir. Avrupanın hemen her yerine insan eliyle yayılmış olan bu tür Türkiye'de doğal olarak bulunduğu akarsu ve göllerin yanı sıra birçok göl ve gölete de götürülerek üretilen değerli bir tatlı su balığıdır.

17 Ocak 2014 Cuma

CEVİZ AĞACININ TARİHÇESİ VE FAYDALARI

  Ceviz denince, uzun sırıklarla silkelenip düşürülen meyvelerinin içini zevkle yediğimiz bir ağaç akla gelir. Bilimsel adı Juglans regia olan adi ceviz, anayurtları Kuzey ve Güney Amerika, Güney Avrupa, Asya ve Batı Hint adaları olan 20'ye yakın ceviz türünden yalnızca biri ve en tanınmışıdır. Ceviz ağaçları oldukça ılık iklimleri, besin maddelerince zengin toprakları sever. Güçlü kökleri çevreye uzanır ve toprağın derinliklerine kadar iner.Anayurdunun İran olduğu sanılan adi cevizin boyu çoğu zaman 30 metreye yaklaşır. Yanlara uzanan dalları ve geniş tepesi ile ceviz ağacının görkemli bir görünüşü vardır. Gençken ince, açık boz ve düzgün olan gövde kabuğu ağaç yaşlandıkça kalınlaşır ve üzeri derin çatlaklarla dolar. Cevizin kara renkli tomurcuklarının üzeri ince ve kısa tüylerle kaplıdır. Kışın dökülen yapraklar beş-dokuz oval yaprakçiktan oluşur. En uçtaki tek yaprak öbürlerinden daha büyüktür. Tırtıl ya da kedicik denen erkek çiçekler yeşil renkli, kalınca ve tırtıl görünümlü; dişi çiçekler ise ufak ve yuvarlaktır. Çiçekler sürgünlerin ucunda açar. Cevizin meyvesi botanikçilerin " eriksi meyve" adını verdiği türdendir. Meyvenin en dışında koyu yeşil renkte etli bir bölüm, onun içinde de iki parçalı sert bir kabukla kaplı, ceviz içi ya da ceviz çağlası olarak adlandırılan beyaz renkli, yağlı tohum bulunur. Dört parçadan oluşan ceviz içinin dışında  ince ve sağlam bir zar bulunur. Taze meyvede sarı olan bu zar, kurumuş cevizlerde kahverengiye döner. Ceviz içi taze ya da kuru olarak yendiği gibi kurutup öğütülerek çeşitli yiyeceklerde, cevizden çıkarılan yağ ise, özellikle Fransa'da salatalarda ve çeşitli yemeklerde kullanılır. 20 yaşına kadar tek tük ve ara sıra meyve veren ceviz ağacı bu yaştan sonra üretken olmaya başlar; toprak ve iklim koşulları uygun olursa 100 yaşına kadar meyve verebilir.
                             Dünya ceviz üretiminde California, Fransa, İtalya, Çin ve Türkiye ilk sıraları alır. Türkiye'dekış mevsiminin pek sert geçmediği her yörede ceviz yetiştirilir; hatta kendiliğinden yetişenlerde vardır. Ancak en yüksek nitelikli ve bol ceviz üreten iller Kastamonu ve Zonguldaktır. Türkiye'de sayıları üç milyonu aşan ceviz ağaçlarından yılda 140-160 bin ton dolayında ceviz elde edilmektedir. Ceviz ağacından meyvesi dışında başka amaçlarla da yararlanılır. Odunu sert, sık ve karmaşık damarlı, dayanıklı, kesiti güzel görünümlüdür. Cevizin kerestesinden yapılan mobilyalar çok iyi cila tuttuğu için kolay kolay bozulmaz ve zararlı böceklere karşı dayanıklıdır. Bu nedenle mobilya yapımında ve ince oymacılık işlerinde aranan bir kerestedir. Yaprakları, meyvesinin yeşil dış kabuğu, dal, gövde ve kök kabukları bol tanen içerdiğinden kabız yapıcı, iştah açıcı, kanama kesici etkisi vardır. Meyvesinin yeşil dış kabuğu halı, kilim ve dokuma için iplikleri kahverengiye boyamada kullanılır. Kan şekerini düşürdüğü için kuru ceviz yapraklarının şeker hastalığına iyi geldiği bilinmektedir. Amerika ve Japonya'da kara ceviz (Juglans nigra) ve boz ceviz (Junglans cinerea) gibi başka tür cevizler de yetiştirilir. Türkiye'de bulunmayan bu türlerden kara cevizin kerestesi çok değerlidir; yenmeyen meyvelerinin kabuğundan boyar madde elde edilir. Boz cevizin meyve kabukları boyamada, kök kabuklarından elde edilen bazı maddeler ise ilaç yapımında kullanılır.
                           Ceviz eskiçağlardan beri din, mitoloji ve boş inançlarda önemli bir yer tutmuştur. Bu ağacı Eski Yunanlılar Artemis'e, Eski Romalılar da Jüpiter'e adamıştı. Hz. Süleyman'ın ceviz ağaçları yetiştirdiği söylenir. Türkiye'nin bazı yörelerinde hala incir ağacı gibi ceviz ağacının da "tekin" olmadığına, bu ağacın altında uyumanın uğursuzluk getirdiğine inanılır. İtalya'nın kırsal yörelerinde ceviz ağacı "cadılar ağacı" olarak bilinir ve altında uyunmaz. Ceviz adı verilen öteki meyvelerden pekancevizi (Carya illionensis) cevizlerle aynı familyada yer alır. Hindistancevizi (Cocus nucifera) ise ceviz türlerinden bütünüyle ayrı bir familyadandır.
                                   

AĞAÇ AŞILAMASI NASIL YAPILIR









Aşılama; Armut ağacından alınan tomurcuklu bir dal ayva ağacının kabuğundan açılan bir yarığın içine özenle yerleştirilirse, meyve zamanı geldiğinde ağacın bütün öbür dalları ayva verirken bu aşılanan dal armut meyveleri verir. Aynı yöntemle bir badem ağacının hem şeftali, hem badem meyveleri vermesi sağlanabilir ya da yabani bir ahlat ağacından sulu ve kokulu armutlar elde edilebilir. Bahçecilikte çok uygulanan bu yönteme aşılama denir.
Aşılamanın iki temel yöntemi kalem ve göz aşısıdır. Her iki yöntemde de, anaç denen bir bitkinin gövdesine başka bir bitkiden alınan parçalar aşılanır. Bu parça ya tomurcuklu bir sürgün, yani bir yaşında bir dal parçasıdır. (kalem) ya da genç bir dal üzerindeki tomurcuklardır. (göz) Kalem ve göz aşısının uygulamadaki bazı özellikleriyle birbirinden ayrılan yazma aşı, bindirme aşı, köprü aşı, çoban aşısı, yanaştırma ya da emzirme aşı gibi değişik çeşitleri vardır. Aşılamanın en büyük yararı, aşılanmış bir anaçtan, kalem ya da gözün alındığı ağacın meyveleriyle aynı nitelikte ürün alınabileceğini uygulamalı olarak görme olanağı sağlamasıdır. Ağaç ve ağaççıklar tohumdan da çoğaltılabilir; ama bu tohumlardan gelişen bitkinin bütün koşullarda aynı sonucu vereceği söylenemez. Oysa bir ağaçtan alınan kalem ya da göz aşılandığında, bu ağaç hangi nitelikte meyve veriyorsa anacın da aynı nitelikte meyve vereceği kesindir. Aşılamanın ikinci bir yararı da, hastalıklara çok dirençli olmayan anaçlara sağlam ve dayanıklı bitkilerin aşılanmasıyla anaca bu özelliklerin kazandırılabilmesidir. Bazen elma,armut ve başka meyve ağaçlarının bodur türlerini elde etmek için de aşılamadan yararlanılır. Ayrıca süs bitkisi olan çiçekli çalılarda, örneğin güllerde aşılamayla çok çarpıcı sonuçlar alınmaktadır.
Hangi yöntem uygulanırsa uygulansın aşılamada mutlaka gözetilmesi gereken iki temel kural vardır. Bunlardan birincisi, genel olarak yalnızca birbiriyle akraba olan bitkiler aşı tutar. Örneğin elma kalemleri armut ve ayva anaçları üzerine aşılanabilir; ama karaağaç üzerine elma ya da meşe üzerine kayısı aşılandığında sonuç alınamaz. İkinci kural, kalem ya da gözün büyütkendokusu ile (ağaca özsu taşıyan kabuk altındaki katman) anacın büyütkendokusunun tam üst üste getirilmesidir; yoksa aşılanan dal gelişip büyüyemez.

5 Aralık 2013 Perşembe

ÇİN SEDDİ VE TARİHÇESİ

 Sarı Deniz kıyısındaki Şanhaikuan'dan Kansu eyaletine kadar, doğu-batı doğrultusunda 1.900 km boyunca uzanan dünyanın en uzun duvarıdır. Dönemeçleriyle birlikte 2.400 kilometreyi bulur. İÖ 3. yüzyılda Çin'i tek bir imparatorluk altında birleştiren İmparator Shi Huang Di döneminde yapımına başlandı. Ülkeyi Hunlar'ın saldırılarına karşı korumak amacıyla yapıldı. Dağ etekleri boyunca uzanan engebeli bir alan üzerinde yer alan duvar, dar boğazlar oluşturan vadilerin tümüne egemen bir konumdadır. Bu durum, yapıldığı dönemde sık sık karşılaşılan düşman saldırılarına karşı savunma üstünlüğü sağlamıştır. Özellikle 14. yüzyılda duvarın bazı bölümlerine eklemeler yapılmış bazı bölümleri onarılmış ya da ikinci bir duvarla güçlendirilmiştir. 1933-37 arasındaki Japon saldırısı sırasında duvarın Sarı Deniz tarafındaki doğu ucu yıkıldı.Çin Seddi İÖ 214'te var olan birçok savunma duvarının gözetleme kuleleriyle birleştirilmesiyle oluştu. Bu kuleler hem surları koruyor, hem de ateşle işaret vererek haberleşmeye yarıyordu. Kuşbakışı görünümü, toprağın üzerinde kıvrılarak yol alan upuzun bir yılanı andırır. Duvar yüksekliği 4 ile 9 metre arasında değişir. Yaklaşık birkaç yüz metre arayla uzanan, 12 metre yükseklikteki kulelerde eskiden uyarı için ateşler yakılırdı. Bir bölümü taş, bir bölümü toprak ve tuğladan oluşan duvarın iç tarafında uzanan yaklaşık 3,5 metre genişliğindeki yol gözetleme ve işaret verme amacıyla yapılmıştır.

22 Kasım 2013 Cuma

MHP KEÇİÖREN-ANKARA MEHMET ALİ TANRIVERDİ

 Ankara Keçiören MHP Belediye Başkan adayı  Mehmet Ali TANRIVERDİ Ankara / Bala 1955 doğumlu, İş adamı olup, MHP MKYK üyesidir. Ankara Büyükşehir B elediye Meclis üyeliği ve Ankaralılar Derneği Başkanlığı yapmıştır.
               Belediye Başkanlık adaylığının Keçiörenimize hayırlı olacaktır. İlçemizin içinden çıkan Mehmet Ali Tanrıverdi Keçiören için hiçbir fedakarlıktan kaçmayacağı ve gönülden çalışacağı ilçe halkına, gençlerimize
bu güzide güzel ilçemizde sosyal faaliyetler içinde huzurlu ve sağlıklı günler vaadediyor. İlçemiz için nelerin
yapılması gerektiğini çok iyi analiz etmiştir. Bunları gerçekleştireceğine yürekten inanıyoruz. Bunun için tüm ilçe halkımızla beraber Mehmet Ali Tanrıverdi'ye destek olarak Keçiören ilçemiz için gönülden yardımcı olmalıyız. Belediye başkanlığı sürecinde şeffaf bir belediyecilik yapacağını ve herkesi gönülden ve kalpten kucaklıyacak olmasından kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Ülkemizin dört bir yanından gelen ve ilçemizde yaşayan Keçiörenlilerin yanında olacağı ve birlikte huzur ve güven içinde Keçiörenimize birlik ve beraberlik
içinde yaşamaya devam edeceğiz. Mehmet Ali Tanrıverdi alacağı görevin bilincini çok iyi bilmektedir.
               Halk için Hakça çalışacak ve başaracaktır. Allah yardımcısı olsun.