31 Ekim 2013 Perşembe

ÇATALHÖYÜK NERESİDİR TARİHİ ÖNEMİ

  Konya ilinin 52 km güneydoğusunda bulunan Çatalhöyük yalnız Anadolu'nun değil Batı Asya'nın da Cilalı Taş Devri'ndeki (Neolitik Çağ) en büyük yerleşme yeridir. Çarşamba    Nehrinin kollarının suladığı verimli bir ovada yer lan Çatalhöyük'ün ilginç mimarisi, kazılarda elde edilen küçük buluntular ve duvar resimleri yardımıyla Cilalı Taş Devri'nin yaşam ve inanış biçimleri konusunda önemli bilgiler elde edilmiştir.
              İngiliz James Mellaart tarafından bulunup araştırılan Doğu Çatalhöyük'te yapılan kazılarda 14 yapı katı saptanmıştır. İÖ 6800-5700 yıllarına tarihlenen Cilalı Taş Devri Çatalhöyük kültürü Konya Ovası'na egemen olmuştur. İÖ 5700'den sonra Çatalhöyük terk edilmiş ve burada bir başka yerleşme kurulmamıştır. Bakır Çağı'nda (Kalkolitik Çağ) Çatalhöyük'ün batısında kurulan yerleşme yerine Batı Çatalhöyük adı verilir.
             Çatalhöyük halkının geçimi tarım ve hayvancılığa dayanmaktaydı. Ayrıca kara avciliği, çevredeki göl ve ırmaklarda balıkçılık yaygındı. Sulu tarımın yapıldığı Çatalhöyük'te ekmeklik buğday, baklagiller, burçak yetiştirilmekteydi. Ardıç, şamfıstığı gibi bitkilerden yağ elde ediliyordu. Çatalhöyüklüler evcilleştirdikleri koyun, keçi ve sığırdan et gereksinimlerinin büyük bölümünü elde etmekteydiler. Av hayvanları arasında ise eşek, geyik, alageyik, karaca, yabandomuzu, ayı, tavşan, tilki gibi hayvanlar ağırlıktaydı. Aytıca süt, tereyağı ve peynir yapmasını biliyor, sebze yetiştiriyorlardı. Çatalhöyük'te yaşayan halk bira ve şarap da yapabilmekteydi.
             Çatalhöyüklüler'in ticaret yaşamları da oldukça gelişkindi. Yakınlarındaki dağlardan bir tür parlak, siyah taş olan obsidyen madeni çıkarırlar, bunun karşılığında deniz kabukları ve çakmaktaşları alırlardı. Ayrıca Tuz Gölü'nün batısındaki Ilıcapınar tuz yataklarından elde edilen tuz da önemli bir gelir kaynağıydı. Madencilik, dokumacılık, ahşap oymacılığı, süs eşyası yapımı giibi el zanaatlarını iyi bilen Çatalhöyük halkı, uygarlık tarihinin bilinen en eski dokumacılarıydı.
              Çatalhöyük'te nüfusun 15 bin kişiye kadar çıktığı sanılmaktadır. Ama, ortalama 5.000-6.000 kişiden oluşan nüfus 1.000 kadar evde barınmaktaydı. Kerpiçten yapılan bu evler birbirine bitişikti. Tek katlı ve farklı yükseklikte olan evlerde kapı yoktu. İçeri girmek için düz olan damlarına açılmış bir delikten yararlanılırdı. Birbirinden avlularla ayrılan evler bir mahalle oluştururdu; evlerin aralarında sokak olmadığı için birbirlerine geçiş damlardan olurdu. Çatalhöyük'ün bu yerleşme düzeni dışa kapalı bir yaşamı gösterir. Dış tehlikelere karşı böylece önlem alan halk sur ya da koruma duvarı yapmamıştır.
             Dikdörtgen biçiminde olan evler bir ana oda ile bir ya da iki küçük odadan oluşurdu. Duvarlardaki deliklerden geçilen küçük odalar kiler ya da depo olarak kullanılırdı. Evlerde damlardaki deliğin altına denk gelen yerde bir ocak ve yanında duvara bitişik bir fırın bulunurdu. Kimi evlerde biri yemek, öteki çanak çömlek yapımında kullanılan iki fırın olurdu. Odalarda oturmak için sekiler yapılmıştı. Bu sekilerin altı mezar olarak kullanılırdı. Eğer gömülen erkekse yanına çeşitli silahlar, kadınsa takı ve süs eşyaları konurdu.
             Çatalhöyüklüler için güzel sanatlar, resim, heykel önemli bir uğraş alanıydı. Kimi yapılarda çok güzel renklerle çizilmiş resimler, kabartma bezemeler, pişmiş toprak ve taştan yapılan heykelcikler bulundu. Tapınak olduğu varsayılan bu evlerdeki resimlerin konuları da oldukça ilginçti. Avlanma sahneleri, ölü gömme törenleri, patlayan bir yanardağ, böcek, çiçek, dans eden ya da akrobatik hareketler yapan insanlar ve bolca av hayvanı resimleri çizilmişti. Duvarlarda ise çocuk doğuran tanrıça, boğa, öküz ve koç başı kabartmalarına rastlanmıştır. Küçük heykelciklerde de en çok genç kadın, doğuran ana ve yaşlı kadın heykelleri bulunmaktadır. Resim, kabartma ve heykellerden Çatalhöyük halkının yaşamında kadının çok önemli bir konumu olduğu anlaşılmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder