21 Eylül 2013 Cumartesi

MAVİ ELBİSELİ KIZ (İNANILMAZ GERÇEKLER)

Toygar Aksun, arabayı sürerken pek de talihli olmadığını düşünüyordu. Etraf zindan gibi karanlıktı.Rüzgar ulur gibi sesler çıkarıyor yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyordu. Adam, önünü güçlükle seçebiliyordu.
Farlar, sadece bir perdeyi andıran yağmuru aydınlatıyordu.
Toygar Aksun, "Çok dikkatli olmalıyım" dedi. "İnsanın gece vakti, bu havada bilmediği bir yere gitmeye kalkması delilik. Fakat başka çarem yoktu. "Bir an gözlerinin önünde karısıyla küçük oğlu belirdi. Son günlerde durumu bozulmuştu.Çalıştığı fabrika devamlı zarar ettiği için pek çok kimsenin işine son vereceklerini söylemişlerdi. Genç adam, geçinebilmek için bir şeyler yapması gerektiğini biliyordu. İşte bu yüzden bu karanlık, dönemeçli yoldaydı. Bir dostu ona Aydıncık'ta iyi bir iş olduğunu haber vermişti.Elini çabuk tutmasını da önermişti.Toygar, bu işi elde ederse her şey yoluna girecekti.
Toygar,"Bu benim için yeni bir başlangıç olacak," diye düşündü."Karımın üzüntüleri de sona erecek. Fakat burası ne kadar ıssız.. Hem çok da tehlikeli. Bir metre ileride ne olduğunu bilemiyorum." Bir bakıma hayatını
tehlikeye attığının farkındaydı. Ama başka çare olmadığını da biliyordu.Silecekler hızla çalışıyordu ve sadece yağmuru görüyordu; ama sonra birden karşısında küçük beyaz bir şeyi seçer gibi oldu.Tüylerinin ürperdiğini
hissetti. Gördüğü soluk bir yüzdü galiba. Karanlık, fırtına ve kaygan yol yüzünden sinirlerinin bozulduğunu, hayal gördüğünü sanmakla birlikte yine de frene bastı. Araba kayarak durdu.
Genç adam, camdan dışarıya baktı. Yok gözleri onu aldatmıyordu. Yolun ortasında beyaz benekli mavi bir
elbise giymiş küçük bir kız vardı. O şiddetle yağan yağmura aldırmadan hareketsiz duruyordu. Üstü sırsıklam olmuş, ıslak saçları yüzüne yapışmıştı. Toygar telaşla camı indirirken kız, sessizce yaklaştı. Küçük eliyle yolu işaret etti. Adam, "Bir şey mi oldu?" diye atıldı. "Kaza filan mı? Annen,baban nerede ?"
Küçük kız bu sorulara cevap verecek yerde iç sızlatan bir sesle konuştu: "beni dinleyin. Buradan sola dönmelisiniz.Tam ileride çok derin bir çukur var. Oradan geçemezsiniz. Sola sapın." Toygar Aksun, büyük bir minnetle kıza teşekkür etti. Sonra, "Sırılsıklam olmuşsun." dedi. "Arabaya gir,seni evine bırakayım." Sarı
saçlı küçük kız, "hayır" der gibi başını salladı. "Buna gerek yok ki." Kız, parmağıyla yan tarafı işaret edince
adam oradaki küçük evi görür gibi oldu. "İşte orada." Toygar, kıza tekrar teşekkür edip ileriden sola saptı ve kısa süre sonra da Aydıncığa geldi. Hemen otele yerleşti. Ertesi sabah da gidip fabrika sahibiyle konuştu. Kısa süre içinde de işi aldı.Hem de bu sefer iki misli para kazanacaktı. Ona bir hafta sonra işe başlaması söylenmişti. Genç tekstil mühendisi hayatından pek memnundu.
Otele dönüp öğle yemeği yedikten sonra katibe yolu sordu. Hemen hareket etmeyi istiyordu.Karanlıkta yine
o tehlikeli yoldan geçmeyi arzu etmiyordu. Otel katibi, "O kara yolunda toprak kayması oldu." diye anlattı.
Tepeden koparak inen bir kaya yolda çok derin bir çukur açtı. Onun için yolu kapattılar. O çukura düşecek birinin sağ kalmasına imkan yok. Gündüz tehlikeyi hemen farkedersiniz, fakat gece yolcuları için orasının bir felaket olduğunu söylemeliyim." Toygar Aksun, sırtının buz gibi olduğunu hissetti. Otelden ayrılıp yakındaki
oyuncakçıya girdi. Orada bulabildiği en büyük bebeği aldı. Bir gece önce hayatını kurtaran küçük kıza teşekkür etmek istiyordu. Arabaya atlayıp kara yoluna çıkınca bir gece önce hayal meyal seçtiği küçük , beyaz evi bulmakta güçlük çekmedi. Hava açmıştı ve gökyüzü masmaviydi. Bebek paketini koltuğunun altına
sıkıştıran adam, çiçeklerle bezenmiş küçük bahçeden geçip kalın tahta kapıyı vurdu. Bir taraftan da "Kızcağız
bebeği görünce pek sevinecektir her halde" diye düşünüyordu. Onun ayak seslerini duymayı umarak bekledi. Ama içeriden ses çıkmadı. Toygar, bu sefer kapıya daha hızlı vurdu. İçeriden ayak sesleri geldi..Biri ayaklarını sürüyerek ağır ağır yürüyordu. Sonunda kapı açıldı.Toygar'ın karşısında, saçları kırlaşmaya başlamış, yüzü solgun bir kadın belirdi. Adam,"Sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim," dedi. "Yalnız o küçük kızı görmek istiyordum." Toygar Aksun, bir an şaşaladı. Acaba yanlış eve mi gelmişti. Başını kaldırıp etrafına bakındı. Fakat bu ıssız yerde başka ev de yoktu. Birden tuhaf bir duyguya kapıldı.. Telaşla, "Dün gece beni
kurtaran kız" diye açıkladı. "Sizi kurtaran kız mı ?"  "Evet. Dün gece yağmurda bu yoldan geçecek oldum. O çocuk arabamın karşısına çıkarak ileride büyük bir çukur olduğunu ve sola sapmamı söyledi. Meğer toprak kaymış. Eğer doğru gitseydim kazaya uğrayıp ölecektim." Solgun yüzlü ufak tefek kadının mavi gözlerinde derin bir hüzün belirdi. "Lütfen o çocuğu bana tarif edin," diye mırıldandı. Toygar, şaşaladı."şey....küçük bir kızdı.Galiba altı, yedi yaşında vardı..Yağmurdan üstü başı ıslanmıştı. Sarı saçları yüzüne yapışmıştı. Mavi gözlüydü..." Kadın hâlâ kederle bakıyordu. "Kızın elbisesini tarif edebilir misiniz ? ne giymişti ?" Toygar
Aksun, büsbütün afalladı. Bu kadının sorularına anlam verememişti. "Şey..." diye kekeledi "Elbisesi maviydi sanırım.Evet beyaz benekli mavi bir elbise giymişti. Fakat neden soruyorsunuz." Kadın, üzüntüyle içini çekti.
"Sözünü ettiğiniz benim kızım.. Kızım elif. Kendisi bir tehlike olduğu zaman gelir ve yoldakilere durumu haber verir." Toygar, bu sözlere bir anlam veremedi..Bu kadın ne demek istiyordu ? Hem kızı neredeydi? Kadın,
onun şaşkın bakışlarından düşüncelerini sezerek," Elif benim kızımdı," diye tekrarladı. "Kendisini on iki yıl önce kaybettim.Dün gece karşınıza çıktığı yerde..Bir araba Elif'i ezdi. İşte o zamandan beri Elif, otomobillerin
karşısına çıkıp tehlikeyi haber veriyor."
Mavi elbiseli küçük kız, neden başkalarını korumaya çalışıyordu ? Hayaletinin yolda belirmesinin anlamı neydi? Neden böyle dünyaya bağlanıp kalmıştı. Toygar Aksun, bu soruların hiç birine cevap veremedi..Sadece üstün bir gücün hayatını kurtarmış olduğunu sezdi.
Bu olay bu güne kadar izah edilememiştir.Zaten hayaletlerin ne olduğu da açıklanamamıştır. Bazıları hayaletleri, dünyadan ayrılmayan huzursuz ruhlara bağlamaktadırlar. Bazılarıysa bunun dördüncü boyutla ilgili olduğunu ileri sürmektedirler.Bazılarıysa korkunç bir olay sırasında belirli şartlar olduğunu ve aynı şartlar bir araya geldiğinde o eski olaydaki kimselerin tekrar ortaya çıktığını söylemektedirler..Yani bu tür olaylar adeta
bir fotoğraf çekercesine bir an içine hapsolmaktadır. Aynı şartlar bir araya geldiğinde de şiddet olayında can veren kimseyi son haliyle görmekteyiz.Bu izahlardan hangisinin doğru olduğunu bilemiyoruz.Fakat bu tür
olaylar hayalet denilen şeylerin varlığını ortaya koyuyor.....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder