1 Ağustos 2013 Perşembe

BÜYÜK PETRO KİMDİR VE HAYATI

Ruslar, bugüne kadar, Büyük Petro'nun hükümdarlığı dönemini, ülke tarihi içinde devrimci bir çağ olarak kabul etmiştir. Otuz yıl boyunca Rusya, birçokları için Petro'nun olağanüstü dinamizmine borçlu oldukları yeni bir görünüm kazanmıştır. Genç hükümdar, çağdaşları tarafından, sarsılmaz bir irade, doymaz bir merak ve çok büyük bir enerji adamı olarak tanımlanmıştır. Canlı ve hızlı bir düşünce biçimine sahip olan Petro ülkesini , Avrupa'nın en büyük güçleri ile rekabete girecek modern bir devlet haline getirmiştir.  Petro, tahta çıkar çıkmaz, Türkler'e karşı savaş açmıştır. Azak Kalesi'ni ele geçirmiş ama 1711'de Prut Nehri üzerinde Osmanlılar karşısında güç duruma düşmüş ve Azak'ı geri vermek zorunda kalmıştır. Ama Petro'nun hükümdarlığında, bu saldırılara, özellikle de XII. Karl'ın İsveç'ine karşı yöneltilen büyük Kuzey Savaşı eklenmiştir. 1709 yılında Poltava Zaferi'ni getiren Petro, kısa bir süre sonra, Baltık ve Finlandiya kıyılarının büyük bir bölümünün yöneticisi olmuştur. Bundan böyle Rusya, "Avrupa'ya açılan bir pencere" ye sahiptir ve kıtanın kuzeyindeki güçlü devlet olarak İsveç'in yerini aldı. Rusya'nın ani gelişimi, Batı devletlerinde endişe uyandırmış, ama Rusya'yı da büyük güç konumuna yükseltmiştir. Petro bu durumu, kendisini imparator ilan ederek somutlaştırmıştır. Reform programını uygulamaya koyduğunda, hükümdar çevresinde fazla destek bulamamıştır. Böylece, saray dışından çalışma arkadaşları aramıştır. İsviçreli François Lefort veya soylu olmayan Aleksandr Menşikov gibi, imparatorun en önemli danışmanlarından biri haline gelen yeni insanlar ortaya çıkmıştır. Modern Rus ordusunun ve donanmasının kurucusu olan Petro, aynı zamanda senato ve çalışanları, ya da devletin değişik bölümlerinin yönetilmesi için bakanlıklar düzenledi. Kırsal kesimin, köylülerin ve şehirlerin örgütlenmesindeki refpprmlar, Moskova'nın ülke toprakları üzerinde kontrolünü güçlendirdi. Petro'nun asıl övüncü, hükümdarlıktan bağımsız olarak, imparatorluk işlerinin başarı
ile yönetilmesine ilişkin tanımlanmış işlevlere sahip gerçek bir devlet örgütü kurmaktı. Batı uygarlığının büyük bir hayranı olan hükümdar, yeni okulların kurulmasını, sanatların ve kültürün gelişmesini teşvik etti. Ondan sonra gelenler, bütün bir asır boyunca, onun eserinin peşinden gidecekti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder