1 Ağustos 2013 Perşembe

HİNT- TÜRK İMPARATORLUGU TARİHİ

 Hindistan'daki Müslüman krallıklar örneğin; Delhi Sultanlığı- Hint-Türk İmparatorluğu kadar geniş topraklara yayılamamışlar, onun gibi bir politik güce sahip olamamışlardı. Babür'ün Panipat'ta 1526'da Delhi Sultanı İbrahim Lodi karşısında elde ettiği zafer ona Kuzey Hindistan'ın kapılarını açmıştı. Ama oğlu Hümayun (1530-1556) askeri başarısızlıklara, yenilgilere uğradı. Hatta, 1544 yılında kaçıp İran'a, şah'ın sarayına sığınmak, krallığını tekrar fethedip ele geçirebilmek için en elverişli zamanı, orada beklemek zorunda kaldı. Oğlu Ekber (1556-1605)  on üç yaşında tahta çıktı ve Hindistan'ın en büyük hükümdarlarından biri oldu.  İmparatorluğun sınırlarını genişletti, 1568-1592 yılları arasında hüküm sürdü, Malva'nın başkenti Çittor'u (bugünkü Racastan), Gucerat'ı, Bengal'i, Keşmir'i, Sind'i, Orissa'yı fethetti. Aydın ılımlı bir hükümdardı, yönetimde reformlar yaptı, Babürlü Hindistan'ın iyi ve güzelin benimsendiği, değişik dinlerin güzel bir uyum içinde bir arada yaşayabildiği parlak bir uygarlığa kavuşmasını sağladı. Hindular ile Müslümanların birbirlerine karşı anlayışlı olmalarını istediği için Brahma Hindistanı'nın büyük klasik eserlerini Farsçaya çevirtti.("Mahabharata" ve "Ramayana") İmparatorluğunda Müslüman olmayanlardan alınan ve halkın tepkisini çeken "Cizye" vergisini yürürlükten kaldırdı. İmparatorluğun resmi ve yönetim dili Farsçaydı, oysa Babürlüler Sünni Müslümanlardı. İran'da hüküm süren komşuları Safeviler gibi Şii değillerdi.Babürlüler Hindistan'ın kuzeyinde ılımlı bir İslam 'ın izlerini bıraktılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder