17 Temmuz 2013 Çarşamba

TEZHİB SANATI NEYE DENİR ? NASIL YAPILIR.

Tezhip sanatında ezilerek, kolaylıkla kullanılacak kıvama getirilebilen toprak boyalar kullanılmıştır. Yapılacak iş ve kullanım şekline göre tahrir fırçası, zemin fırçası, altın fırçası gibi adlarla bilinen değişik kalınlıkta ve özellikteki fırçalar kullanılır. Motif stili seçilip kağıt üzerinde hafifçe belirtildikten sonra renklendirilir. Altınla boyanmış kısımlar üzerine ince kağıt konularak özel biçimler verilmiş mührelerle parlatılır. Sonra desenlerin dışına <<tahrir>> denilen kontur çekilir. Tahrirlendikten sonra zeminler boyanır. El yazması sayfalarında veya levhalarda yazı etrafına <<cedvel>> adı verilen bir veya birkaç çerçeve çizilir. Bunların bir veya birkaçı altın , diğerleri cervellerin kenarına çizilen renkli çizgilerden meydana gelir.Cetvellerin dışına bazen geçme denilen geoetrik şekillerden ya da bitkisel figürler, çiçeklerden oluşan bordür yapılır. Kıymetli yazma kitapların başlarına "fasılbaşı tezhibi", sdo bölümüne "hatime sayfası" bezemeleri yapılırdı. Cümle bitişlerine ve mushaflarda ayetlerin sonlarına <<mücevher nokta>> denilen tezhipli yuvarlak veya yıldız şekilleri konulurdu. Bunların üç yapraklı olanlarına "seberk", beş yapraklı olanlarına "pençberk, altı köşelilerine "şeşhane nokta" adı verilirdi. Levha kenarlarındaki boş alanlara, kitapların cilt sayfalarına, yazı aralarına "püskürme" denilen süsleme tarzını andıran biçide "zerefşan" denilen altın yaldızlı parçacıklar yahut "simefşan" denilen gümüş parçacıklı ve "rengefşan" denilen boyalı süslemeler yapılırdı. Tezhibin önemli bir unsuru da tığ denilen ve süslemenin dış konturundan sayfa kenarına doğru uzayan, uçlarında küçük motifler bulunan düzgün çizgilerdir.
Kanuni Sultan Süleyman devri tezhip sanatının en parlak dönemidir. Bu dönemde renklerin kullanımında bir kısıtlamaya gidilmemiş ise de altın yaldız ve lacivert rengi tercih edilmiştir.Bu dönemin özelliklerinden biri de güllerin bağımsız tezhip formu olarak kullanılmasıdır. Ancak tezhip sanatının işçilik ve desenlerindeki zenginlik On yedinci yüzyılın özellikle ikinci yarısından sonra gerilemiştir. On sekizinci yüzyılda ise Batı'dan gelen barok ve rokoko üsluplarıyla karışarak << Türk rokokosu>> denilen yeni bir üslup doğmuştur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder